3.SU KİRLİLİĞİ


HAZIRLAYANLAR: CANSU MERVE ÖZGÜR/ELİFNUR FIRAT

SU KİRLİLİĞİ NASIL OLUŞUR?
Yeryüzündeki sular, güneşin sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar, ihtiyaçları için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye iade ederler. Bu süreç sırasında suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak adlandırılan durum ortaya çıkar. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur.
Yeryüzünü saran ve okyanuslarda, denizlerde, göllerde, akarsularda ve yeraltı sularında bulunan sularla atmosferdeki su buharının tümüne hidrosfer (su küre) adı verilir. Yeryüzündeki sular, güneş enerjisi etkisi ile sürekli bir dolaşım içinde bulunur. Yeryüzünden buharlaşarak atmosfere çıkan sular yoğunlaşarak tekrar yeryüzüne dönerler. Bu dolaşma "Hidrolojik devre" denir.
İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek ve ekonomik ihtiyaçlarını giderebilmek için suyu bu dolaşımdan alır, kullandıktan sonra yine aynı dolaşıma iade ederler. Bu olaylar sırasında suya karışan maddeler suların fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak özelliklerinin değişmelerine neden olurlar. Su kirliliği olarak adlandırılan bu özellik değişimleri, aynı zamanda sularda yaşayan çeşitli canlı varlıkları da etkiler. Böylece su kirlenmesi suya bağlı ekosistemlerin etkilenmesine, dengelerin bozulmasına ve giderek doğadaki tüm suların sahip oldukları kendi kendini temizleme kapasitesinin azalmasına veya yok olmasına yol açabilir.
Çevre kirlenmesi denilince genellikle hava, su ve toprağın kirlenmesi düşünülür. Bunlardan en kolay ve çabuk kirlenen kuşkusuz sudur. Çünkü her kirlenen şey genelde su ile yıkanarak temizlenir, bu da kirliliğin son mekanının su olması anlamına gelir. Havanın ve toprağın kirlilik bakımından zamanla kendi kendilerini yenilemeleri bir bakıma kirliliklerini suya vermelerine neden olur.

YERALTI VE YERÜSTÜ SULARI KİRLİLİĞİ

Akarsu, göl ve denizler yerüstü sularını oluştururlar. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ve çok sayıda yerüstü ve yaraltı su kaynaklarının bulunduğu ülkemizde sular, evsel ve endüstriyel atıklarla kirlenmektedir. Bu atıkların arıtılmadan su yataklarına verilmesi, katı atıkların düzensiz olarak alıcı ortama bırakılması, ayrıca bilinçsizce yapılan zirai ilaçlama ve gübrelemeden dolayı yerüstü suları kirlenmektedir.
AKARSU KİRLİLİĞİ: Akarsular; küçük dereler yağmur, kar ve kaynak sularıyla beslenirler. Kanalizasyon suları, fabrika atıkları ile havayı kirleten etkenlerin yağmur ve yüzey akışlarıyla taşınması, tarımsal faaliyetler sonucu oluşan pestisit ve gübre gibi kimyasal atıklar, akarsuları kirleten başlıca etkenlerdir.
GÖL KİRLİLİĞİ: Göl kirlenmesinin ana unsurları akarsular ve atmosferik olaylardır. Akarsularla taşınan çözünmüş ve askıdaki maddelerin önemli miktarı erozyon ve kimyasal çözünme sonucu oluşur. Ayrıca asit yağmurları da kirliliği artırmaktadır.
DENİZ KİRLİLİĞİ: Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olduğundan deniz kirliliği hayati önem taşımaktadır. Denizlerin taşımacılık ve turizm amacıyla kullanılması evsel, endüstriyel atıkların arıtılmadan veya kısmen arıtılarak denize verilmesi, deniz kazaları sonucu meydana gelen petrol akıntıları, akarsulardan denizlere ulaşan tarımsal atıklar, kirlenmeyi meydana getiren başlıca etkenlerdir.

SU KİRLİLİĞİNİN NEDENLERİ VE BU KİRLİLİĞE KARŞI ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER

1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere,Denizlere Verilmesi:

ÖNLEM
  • Su yakınlarına hayvan barınağı yapılmamalı, mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
  • Bitki ve hayvan artıklarının sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
  • Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2.Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:

İçerdikleri toksik maddeler: Fenol, Arsenik, Siyanür, Krom, Kadmiyum

ÖNLEM
  • Fabrikalar sulardan uzağa kurulmalıdır.
  • Sanayi atıklarının sulara vermeleri önlenmelidir.
  • Her fabrika atıklarını arıtması için tesisler yapması sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
  • Böcek ilaçları
ÖNLEM: Tarlaların yeterli miktarda ve çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla sağlanmalıdır.

4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:

ÖNLEM: Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin kirlenmesi önlenmelidir.

5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
  • Metal parçaları
  • Eşyalar
  • Kimyasal maddeler
  • Sızan petrol
  • Deniz kıyılarında gemi tamiri
ÖNLEM:
  • Akaryakıt sızıntısını önleyecek önlemler alınmalıdır.
  • Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma cezaları verilmelidir.
  • Gemi tamiri ve sökme işlemlerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır.
6.Nükleer Atıklar:
  • Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu
  • Hastanelerden
  • Araştırma kuruluşlarından
  • Bazı endüstri dallarından
ÖNLEM:
  • Su kaynaklarından çok uzaklarda nükleer denemeler yapılmalıdır.
  • Bu tür atıkların suya bırakılmaları durumunda büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:

ÖNLEM: Denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.

BELEDİYE SU İSTATİSTİKLERİ(2012)
  • Belediyeler tarafından su kaynaklarından 4,9 milyar metre küp su çekildi.
  • Çekilen suyun %55,3'ü arıtıldı.
  • İçme ve kullanma suyu şebekesi ile belediye nüfusunun %98'ine hizmet verildi.
  • Kişi başı çekilen günlük ortalama su miktarı 216 litre olarak hesaplandı.

İNSAN VE SU İSTATİSTİKLERİ

Dünya önümüzdeki 20 yılda susuzluk ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, insan ve suyla ilgili istatistikler ilginç sonuçları ortaya koyuyor. Su içmeden en fazla bir hafta yaşayabilen insan, evde bir günde 190 litre su tüketiyor, bir evin yıllık su tüketimi ise 400 bin litreyi buluyor. İHA muhabirinin Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin www.buski.gov.tr sitesinden derlediği bilgilere göre, dünyada halen 1.5 milyon insan su ihtiyacını sağlıksız şartlarda tedarik ediyor. Dünya nüfusunun yüzde 60'ı akarsu boylarında yaşıyor ve bu kaynakların birçoğu insanlar tarafından hızla kirletiliyor. Çevre uzmanlarına göre; sanayi atıklarının su kaynaklarına boşaltılması sonucu oluşan yoğun kirlenme, ileride içme suyu ihtiyacının karşılanmasında büyük sorunlar meydana getirecek. İnsan hiçbir şey yemeden haftalarca yaşayabilirken, su içmeden en fazla 1 hafta yaşayabiliyor. İnsan vücudunun yüzde 66'sı, insan beyninin yüzde 75'ini su oluşturuyor. Meyvelerden karpuzun yüzde 95'inin su olduğu, portakalın yüzde 80'ini suyun oluşturduğu belirtiliyor. Hayvanlarda ise tavuğun yüzde 75'i, filin yüzde 70'i sudan oluşuyor. Ağacın ise yüzde 75'ini su teşkil ediyor. Dünya yüzeyinin yüzde 80'inini sular, dünyadaki tüm suların yüzde 97'sini deniz ve okyanuslar oluşturuyor. Sanayi üretiminde ise su kullanımı ilginç istatistikleri içeriyor. Bir hamburger üretimi için 4 litre su tüketiliyor. 4 adet otomobil lastiği üretimi için 7 bin 500 ton, bir otomobil üretmek için 150 ton, bir ton çelik üretmek için 240 ton, bir adet fıçı bira elde etmek için 5 bin 600 litre, bir kutu meyve ya da sebze konservesi elde etmek için 35 litre, bir kilogram kumaş için (baskılı boya yapılıyorsa) 200 litre, bir satranç tahtası üretmek için 16 litre, bir varil ham petrolü rafine etmek için 7 ton su kullanılıyor. Ev ve bireye göre su tüketiminde ise banyo ve mutfakta yapılan tüketim ilk sırayı alıyor. Bir insanın günlük su tüketimi 190 litreyi bulurken, bir evin yıllık su tüketimi 400 bin litre olarak hesap ediliyor. Bir evin günlük su tüketimi dağılımı ise şöyle: "Banyo için 60-115 lt, bulaşık için (makine kullanımı halinde) 110 lt, elle bulaşık yıkama 75 lt, çamaşır makinesi 110 lt, tuvalet 26 lt, diş fırçalama 4 lt, içme suyu 4-8 lt."

GENEL İSTATİSTİKLER
  • Gemilerden, deniz yatağında yapılan petrol arama ve çıkarma çalışmalarından, kaza sonucu ortama saçılma ve nehirlerde taşınan petrolden dolayı dünyada 2-28 milyon ton/yıl petrol ürünü denizlere karışıyor.
  • İstanbul Boğazı’ndaki petrol kirliliğinin Karadeniz kaynaklı olduğunu biliniyor. Karadeniz’i kirleten petrol ürünlerinin yıllık miktarı ise 410,000 tona ulaşıyor.
  • Yılda ortalama 350 milyon ton petrolün Akdeniz’ de hareket halinde olduğu ve bunun 0,5–1 milyon tonunun denize çeşitli yollardan karıştığı açıklandı.
  • Marmara Denizi bir yandan İstanbul Metropolü, İzmit Körfezi, Tekirdağ, Gemlik Körfezi etrafındaki yoğun yerleşmenin, diğer yandan da bu denize akan akarsulardan kaynaklanan önemli çevresel baskılar altındadır. Tamamen Türkiye'nin bir iç denizi konumunda olan Marmara'da görülen bu çevresel bozulma hızla artıyor.
  • Ülkemizin en yoğun nüfus ve sanayi yerleşimlerini kıyılarında barındıran Marmara Denizi'ndeki kirlenme yüksek boyutlardadır. Erdek-Avşa çevresi, Gemlik ve İzmit Körfezleri sanayi atıklarıyla, İstanbul ve öteki yerleşim bölgeleri de ek olarak evsel atıklarla aşırı biçimde kirlendi.
  • İstanbul Boğazı Karadeniz, Marmara ve Akdeniz'deki biyolojik çeşitliliğin varlığını sürdürmesi için yaşamsal öneme sahiptir. Akdeniz'den Karadeniz'e göç eden, başta balıklar olmak üzere deniz hayvanları için genetik bir köprü oluşturan İstanbul Boğazı, son zamanlarda antropojenik ve ekolojik değişmelerin bir sonucu olarak biyolojik çeşitliliğin yaşanmasına bir engel haline geldi.
BELEDİYELERDE 2008 YILI KİRLİLİK KARNESİ
  •  Belediyeden 2,421’inde kanalizasyon şebekesi ile hizmet veriliyor. Belediyelerin %75’inde kanalizasyon şebekesi mevcut. 804 belediyede kanalizasyon şebekesi dahi yok.
  • Belediyelere ait 236 atıksu arıtma tesisi bulunuyor. Tesisler 442 belediyeye hizmet veriyor. Belediyelerin sadece %13.7’si arıtma tesisi hizmetine sahip. Belediyelerin %86.3’ünün arıtma tesisi yok.
  • 3.26 milyar m3 atıksuyun 2.25 milyar m3’ü atıksu arıtma tesislerinde arıtılmıştır. Geriye kalan 1 milyar m3 su arıtılmadan alıcı ortama deşarj edilmiştir.
  • Kanalizasyon şebekesi ile toplam 3.26 milyar m3 atıksu toplanmıştır. Bunun, %44.7’si denizlere, %43.1’i akarsuya, %2.1’i göl-gölet, %3.5’i baraja, %1.5’i araziye, %5.1’i diğer alıcı ortamlara deşarj edilmiştir.
  • Türkiye’de 2008 yılında 3,225 belediyenin 3,129’unda atık toplama hizmeti verilmiştir. 96 belediyede atık toplama hizmeti dahi yok.
2006 ve 2008 Verileri Kıyaslandığında;
  • 2006 yılı verisine göre 904 belediyede kanalizasyon hizmeti yokken, 2008’de halen kanalizasyon sistemi dahi olmayan 804 belediye mevcut. 
  • 2006’da atık suların %64’ü arıtılıyorken, 2008’de bu oran sadece %5 artarak %69’a çıkmış durumda.
  • 2006 yılı itibari ile belediyelere ait 184 atıksu arıtma tesisi varken, 2008 verilerinde 236 tesis mevcut.
  • 2006’da 184 arıtma tesisi ile 362 Belediyeye hizmet verilirken, 2008’de 236 arıtma tesisi ile 442 belediyeye hizmet verilmiş. Bu demek oluyor ki,
  • 2008 yılı verilerine göre hala 2,783 belediye atıksu arıtma tesisi hizmetinden yoksun.
Denize Kıyısı Olan İlleri İncelediğimizde;
  • Denize kıyısı olan toplam 28 ilde toplam 1,257 belediyenin 399’unda kanalizasyon şebekesi dahi yok başka bir deyişle %32’sinde kanalizasyon şebekesi yok.
  • 1,257 Belediyede sadece 124 adet arıtma tesisi var.
  • 1,257 Belediyenin toplanan yıllık 2 milyar m3 atık suyun 537 milyon m3’ü arıtılmadan sulara karışıyor.
İmalat Sanayide 2008 Yılı Atıksu Durumu;
  • 1.3 milyar m3 su kullanılmıştır, %50.1’i denizden çekilmiştir.
  • 1 milyar m3 atık su deşarj edilmiştir. 
  • 189 milyon m3’ü arıtılmıştır = %18.9’u arıtılmış,
  • %81.1’i arıtılmadan deşarj edilmiştir. 
  • 1 milyar m3 atıksu deşarj edilmiştir.
  • %66’sı denizlere (660 milyon m3 atık su) 
  • 14’ü akarsuya (140 milyon m3 atık su) 
  • %9’u OSB kanalizasyonuna (90 milyon m3 atık su) 
  • %7’si şehir kanalizasyonuna (70 milyon m3 atık su)
  • %4’ü diğer alıcı ortamlara (40 milyon m3 atık su) 
  • 189 milyon m3 su arıtılmıştır.
  • 67.9’u biyolojik arıtma (128.3 milyon m3’ü biyolojik arıtma) 
  • %23’ü fiziksel ya da kimyasal arıtma (43.5 milyon m3’ü fiziksel ya da kimyasal arıtma)
  • Sadece %9’u gelişmiş arıtma (17 milyon m3’ü gelişmiş arıtma)
TEHLİKE ALTINDAKİ TÜRLER
  • Akdeniz fokunun sayısı 400’e kadar geriledi. Akdeniz Foku, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. 
  • Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2008 yılında yaptığı araştırmaya göre, Karadeniz'de 50 yıl önce 52 olan balık çeşidinden 26'sının nesli tükendi.
  • Geriye kalanların büyük bir kısmı da avlanılabilecek miktarın çok altında olmakla birlikte yaşamını sürdürüyor.
  • Akya, Çipura, Avcı, Fangri, Dülger, Granyöz, Kırlangıç, Iskarmoz, Hani, Kolyoz, Kepez, Melanurya, Sarıgöz, Sarıağız, Orkinos, Orfoz, Mercan, Mırmır, Minakop, Sarpa, Sinarit, Trança, Lipsos ve Zurna artık Karadeniz’de göremeyeceğimiz balıklar listesindeki yerini aldı.
  • Marmara Denizi’nde ekonomik değeri olan 143 deniz canlısı türü yok oldu. Fangri, Akya, Gelincik ve Hani Marmara’da artık görülmeyen balıklardan sadece bir kaçı.
  • Son 40 yılda ciddi oranda azalan türler: Barbunya % 73 oranında azaldı, Çipura % 48 oranında azaldı, Palamut % 90 oranında azaldı, Uskumru % 95 oranında azaldı, Kefal % 91 oranında azaldı, Lüfer % 58 oranında azaldı. 
  • Ege’de azalan balık türleri: İşkine % 77 oranında azaldı, Kayabalığı % 81 oranında azaldı, Kırlangıç %84 oranında azaldı, Minekop % 96 oranında azaldı, Orfoz % 83 oranında azaldı.

1 yorum :